Deneysel tıp uzmanı Prof. Dr. Oytun Erbaş, bu ölümcül virüs hakkında detaylı bilgiler sundu ve virüsle mücadelede çiçek aşısının önemine dikkat çekti. Son zamanlarda, dünya genelinde tedirginlik yaratan Maymun Çiçeği virüsü, Ankara’dan gelen umut verici haberlerle yeniden gündeme oturdu.
Maymun Çiçeği Virüsü: Adı Nereden Geliyor?
Adını ilk olarak maymunlarda tespit edilmesinden alan Maymun Çiçeği virüsü, Poxviridae ailesine mensup bir virüstür. Ancak suçiçeği ile hiçbir ilgisi olmadığını bilmek önemli.
İnsanlarda %30-50 arasında ölümcül olabilen bu virüs, ünlü halk ozanımız Âşık Veysel’in kör olmasına neden olan virüs olarak da bilinir. Son yüz yıl içinde 500,000’in üzerinde insanın hayatını kaybetmesine yol açmıştır.
Nasıl Bulaşır ve Hangi Belirtilerle Ortaya Çıkar?
Maymun Çiçeği virüsü, insandan insana solunum yolu damlacıkları, deri lezyonları ve hatta cinsel temas yoluyla geçebilir. Kuluçka süresi 3-20 gün arasında değişir ve belirtileri arasında ateş, boğaz ağrısı, bulantı ve el-ayaklarda irin dolu döküntüler bulunur. Ne yazık ki, bu virüs, bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerde çok daha ağır seyreder ve ölümcül sonuçlara yol açabilir.
Korunma Yolları: Çiçek Aşısının Önemi
Virüsten korunmanın en etkili yolu, çiçek aşısı yaptırmaktır. Tarihin en eski aşılarından biri olan çiçek aşısı, bugün bile Maymun Çiçeği virüsüne karşı koruma sağlar.
Türkiye’de üretilen MVA (Değiştirilmiş Ankara Çiçek Hastalığı) aşısı, bu virüse karşı önemli bir savunma mekanizması olarak öne çıkmaktadır. 1953 yılında Batı Almanya’ya götürülen bu aşı, özellikle bağışıklık sistemi zayıf olanlar için hayati öneme sahiptir.
Tarih ve Laboratuvar Çalışmaları: Biyolojik Tehditler
Maymun Çiçeği virüsü, yıllardır laboratuvarlarda çalışılmakta olup, bazı türleri biyolojik silah olarak kullanılma potansiyeline sahiptir. Bu virüs, farklı kemirgenlerden izole edilip maymunlara verilerek çoğaltılır ve insanlara bulaşacak hale getirilebilir. Bu tür çalışmaların varlığı, COVID-19’un da laboratuvar kaynaklı bir virüs olabileceği yönündeki tartışmaları tekrar alevlendirmiştir.
Prof. Dr. Oytun Erbaş’a göre, Türkiye’nin olası bir insan çiçek salgınına karşı kendi aşılarını üretmesi gereklidir. Geçmişte uygulanan çiçek aşıları, bu virüse karşı direnç kazanmamıza yardımcı olmuştur. Ancak, yeni nesil aşıların geliştirilmesi ve uygulanması, gelecekte olası salgınlara karşı en büyük savunmamız olacaktır.
Bu kritik konuda sizin düşünceleriniz nedir? Bu tür virüslerden korunmak için ne gibi önlemler almalıyız? Görüşlerinizi yorumlarda bizimle paylaşın ve bu önemli bilgileri sosyal medya hesaplarınızda yayarak farkındalık yaratın!